30 Mart 2016 Çarşamba

Arjantin / Doğal Ortamında Deniz Memelileri ile Peninsula Valdez

Gezi prgramımın gerisinde olduğumun ve her adımda aslında progamı bir sebeple geciktirip duracağımı farkettiğim için bu eklediğim Patagonia deniz kısmını hızlı geçmek istedim. Buralı arkadaşımın fikrini sordum ve onun da tavsiyesi ile gezilmesi gereken 2 yerden birinin yeterli olacağını ve balina sezonu olmadığı için daha fazla vakit ayırmam gerekmediğini ve bir turun yeterli olacağını öğrenip, Peninsula Valdez için günü birlik bir tur satın aldım.

Peninsula Valdez

1999 yılında Unesco tarafından Dünya mirası listesine alınmış yarımada , içerisinde barındırdığı koruma altına alınmış hayvan türleri ve asıl olarak deniz memelilerinin karaya çıktığı yer olarak nam salmış.
Yarımadaya yaklaşırken ki bölge kuş türlerini barındırdığı için kuş adası olarak adlandırılmış. Yarımadaya girişte ise en dar bölgeye bir müze kurulmuş , müzede bölgenin tipik kuş, sürüngen ve deniz hayvanlarının özelliklerini ve bazı iskeletlerini görmek mümkün.
Bu müzenin seyir kulesinde bizi bir süpriz bekliyordu :) ''Küçük Prens'' kitabının esilenildiği nokta olması!

Küçük Prens in boğa yutmuş yılanı :)


Lavabodaki ''suyu dikkatli kullanalım, burası bir çöl bölgesidir'' adlı tabela bitki örtüsünü anlamlandırmamı sağlamış oldu. Tamamı dikenli ot gibi mini yeşilliklerle dolu yarımadada ilerlediğimiz süre boyunca, doğal ortamda dolaşan, deve kuşları, lamalar ve çeşitli kuş türleri (akbaba bile vardı) görmüş olduk.

Lamalar poz verirken


Şöförümüzün keyifli hikayeleri ve Arjantinli çiftin matesi eşliğinde yaklaşık 2 buçuk saat süren yolcuğuluğumuz baya keyifli geçti. Yanımdaki Finlandiyalı arkadaş ile iletişim kurmaya çalışırken ise, normalde kendimi daha hakim hissettiğim, eğitimini aldığım sevgili 'ingilizcemin' nereye kaçtığını cidden merak ettim! Resmen ispanyolcam üstünlük gösterisi yapıyor ve beynimdeki ingilizce kelimelerin karşılıklarını bulmamı imkansız hale getiriyordu!!!

Müzeden sonra ilk durağımız adanın kuzey ucu oldu. Burası deniz aslanlarının karaya çıktıkları bölge olarak koruma altına alınmış. Sahile inmek kesinlikle yasak, sadece izleme yapabilmek için bir bölge oluşturulmuş. Bulunduğumuz dönem itibariyle erkek deniz aslanları artık denize dönmüş, yavrular baya büyümüş ve dişi deniz aslanları ise ufaktan denize dönmeye hazırlanıyorlarmış.

Ergen bir deniz aslanı


İlgimi çeken şeyin herşeyin miniğinin (artık pek minik olmasa da) çok tatlı olduğuydu... Anneler kumsalda güneşlenir ya da çene çalarken (gerçekten biara mahalledeki teyzelerin toplaşmacası gibi bir hava sezdim) , çocuklar denizde şakalaşarak birbirleriyle oynuyorlardı. Tamam çok insancıllaştırılmış bi yorum olabilir ama gerçekten öyleydiler :)

Anne deniz aslanları ve yavru deniz aslanları


Deniz aslanlarının oynaşmacalarını izledikten sonra sırada deniz fillerinin güneşlenme sahasına doğru yol aldık. Deniz fillerini gerçekten de ''siesta'' yani öğle uykusu saatinde yakalamış olmalıyız çünkü kendilerini olabildiğince kuru alana çekmiş (o devesa boyutlarıyla onu nasıl yaptıklarını cidden anlamadım) ve güzelce güneşin altında uyuyorlardı.. Ayrılmamıza yakın bir kısmısı (minik olanlar) hareketlendiler ve biraz yer değiştirdiler ama genel olarak koca cüsselerine oranla keyifli bir homurtulu uyku modundalardı benim gözümde :)

Öğle uykusundaki deniz filleri


İlk gittiğimiz uçta hem deniz aslanları hem de deniz filleri hakkında tanıtım tabelaları vardı ve sanırım rehberimiz bize paket bilgi vermeye çalışırken aklımızı karıştırdı ve aynı yerde hem filleri hem aslanları göreceğimizi düşündük. Bu sebeple ilk kısımda ama bunlar birbirlerine çok benziyor acaba ayrı gruplar ayrı hayvanlar mı, biz mi ayıramayacak kadar aciziz diye bakıştık finlandiyalı arkadaşımla :) neyse ki bizim gözlerimizde ya da algımızda bir sorun yokmuş :) İkinci durak noktamızda deniz fillerinin deniz aslanlarıyla karıştırılamayacak boyutlara sahip olduğunu ve ne kadar uzakta olursak olalım o fil hortumu tipi burunlarını seçmenin mümkün olduğunu görmüş olduk :)

Deniz fillerinin karaya çıkışları ve izleri


Bir sonraki durağımız ise heyecanla beklediğim penguenleri görme noktasıydı! Bir önceki gün gidenlerin hiç penguen görmediklerini öğrenince, diğer turistik geziyi de mi yapsaydım orda penguenler vardı diye düşünmedim değil.. Neyse ki vardığımızda bölgedeki görevli bugün bir penguenin olduğunu, şanslı olduğumuzu söyledi... Normalde göç tarihlerinin nisanın ortasına denk gelmesi gereken penguenler, mevsimsel değişiklerden olsa gerek yaklaşık 1 buçuk ay önce göç etmeye başlamışlardı! ve çalılıkların arkasına saklanan tek bir penguen ben de daha çok hüzün yarattı :( Gördüğüme sevinsem mi yoksa onun yanlızlığına ve ürkek haline üzülsem mi bilemedim.. Ama izleme platformunun dibine kadar gelmiş paytak ayak izlerinin çokluğu şuan burda olmasalar da burdan geçmişler ne güzel diyerek bir tebessüm oturttu yüzümüze:)

1 2 ay içerisinde tekrar gelirsek, biraz daha güneydeki bir noktadan sadece bu bölgeye uğrayan balinaları görmek mümkün olurmuş, ama belki başka sefere kısmet diyerek ''balina görmek nasıl bişi olur ki acaba?'' sorusuyla ilerledim arabaya...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder