29 Şubat 2016 Pazartesi

Arjantin / Buenos Aires e İlk Gelişte Bilinmesi Gereken 4 Temel Şey

Buenos  Aires de farkında olunması gereken bir kaç şey..

Buenos Aires büyük bir şehir. Eskisiyle yenisiyle, düzeniyle karmaşıklığı ile.. Kendine has kültürü ve özellikleriyle.. Her şehrin kendine has birşeyleri vardır. İçinde yaşayanın çok doğal karşıladığı ama dışardan gelen birinin farklı yorumladığı.. Dikkatimi çeken ve bilinmesi gerektiğini düşündüğüm bir kaç konuya değinmek istiyorum bu yüzden..
Recoleta Alışveriş Merkezi

1. Trafik!

Buenos Aires hakkında yazılan yazıları okuduğumda 'toplu taşıma ile ulaşım rahattır, şehirde bisiklet kullanımı yaygınlaştırılmaya çalışdığı için mümkündür, araç ile seyahat ise hiç tavsiye edilmez.' deniyordu. Ben daha önce Arjantinde araba kullandım anca Buenos Aires trafiğine girmedim hiç. Ancak bu sefer merkezde gezerken -özellikle yaya olarak- karşıdan karşıya geçmenin tam bir mucize olduğunu keşfettim! Şöyle ki Türkiye gibi bir çok ülkede (Cezayirde bile) trafik ışıkları yayaya göre düzenlenmiştir. şöyle ki yayaya geç dendiğinde yayanın yoluna hiç bir aracın çıkmaması sağlanır. Ancak Arjantin de durum böyle değil. Dönecek olan araçlar, bulundukları yolun ışığını kullanarak hareket ettikleri için, yayaya yeşil yandığında onlar ancak dönüyorlar. Bu da yeşil yandığını gördüğünüzde dönmek isteyen araçlara karşı dikkatli olmanız gerektiği anlamına geliyor. Hiç mantıklı olmasa da işleyen sistem böyle olduğu için dikkatli olmakta fayda var.
Ek bir not olarak; İstanbul gibi bir şehirden yaklaşık olarak alışık olsak da, Buenos Aires in de şehir merkezi ve otoyollarında da günün bazı saatlerinde ciddi boyutta sıkışmalar ve dolayısıyla trafikte geçirilen sürenin ciddi boyutta uzaması mümkün olabiliyor. ve evet her büyük şehirdeki gibi şehir merkezinde otopark tam bir problem, değnekçilerin eline düşmüş bir konu..

2. Ulaşım!

Eskiden şehrin her sokağından tramvay geçermiş, asfaltların altından görünen raylar içimi acıtsa da mağlesef durum bu. Şuan ise toplu taşıma büyük bir oranda şehir içi otobüslerle, bazı hatlarda da metro ve trenlerle sağlanmaktadır. Sube adlı (bizdeki istanbul kart gibi) yükleme yapılabilen bir kart ile tüm toplu taşıma kullanılabiliyor. Bu noktada dikkat edilmesi gereken 2 konu var.
Birincisi otobüsler bazı noktalarda trenler ile aynı noktalara uğrayabiliyorlar ancak neredeyse her sokağa ulaşım sağlanmaya çalışıldığı için trenin 15 dakkada gittiği yolu 1 saati geçik sürede alabiliyorlar. Bu durumda neden insanlar otobüsü tercih ediyor diye sorarsanız kullanıcı profili derim. Bu da ikinci değinmek istediğim nokta oluyor.
Trenler genellikle şehrin merkezinden biraz daha uzaktaki mahalleleri birbirine bağlamak için kullanılmaktadır. Yıllardır kontrolsüz olarak artmaya devam eden göçmen sorunu ise, mağlesef ki bu tren hatlarının yolunda hüküm sürmektedir. Bu sebepledir ki, trenlerin kullanıcıları arasında, sokakta yaşayan ya da bağımlı çöpçü gençler gibi ciddi anlamda alt düzeydeki insanlar bulunmaktadır. Dilenciler ve eşya vagonlarında (bisiklet taşımak için apartları bulunan kompartımanlar oluyorlar) mariguana içen gençler bu trenlerin hoş olmayan yönleri olmakta. Kullanıma engel olmamakla birlikte, koltuksuz  vagonlara uzak noktalarda seyahat etmeyi tercih edip, eşyalarınıza göz kulak olmak isteyebilirsiniz..

3. Yemek!

Porteno luların neler yediğinden bahsetmiştim :) şimdi bu konuda 2 farklı noktaya değineceğim..
Birincisi Buenos Aires te akşam yemekleri (cena) her yerde çok pahalı. Ancak neredeyse her restoranın öğlen yemeği (almuerzo) için kampanyaları mevcut. En güzel restoranda akşam yemeği yerine öğle yemeği yemeyi tercih ederseniz %30 ile %60 arası kar edebilirsiniz..
İkincisi belirtmek istediğim konu ise yemek saatleri. Öğlen yemeği bizlere bi tık daha yakın olsa da (11:30 dan 15:30 a kadar) akşam yemeklerini çok geç yiyorlar! Eğer bunu bilmez iseniz, akşam saat 19:00 da yemeğe çıktığınızda yiyecek hiç birşey bulamayabilirsiniz.. Çünkü akşam yemeği en erken 20:30 da başlıyor ki eğer bir Porteno luyla yiyecekseniz saat 23:00 bile onlar için uygun olabilir..
Bunca saat nasıl duruyorlar derseniz -ki insan diyor- saat 17 -18 arası içtikleri matenin yanında yedikleri şeyleri dikkate almanız ve uyum sağlamanız gerekir. Aman ha direk yemeği yerim, arada yemiyim demeyin!

4. Tango!

Arjantinlilerin eskiden ailecek gidilen yemekli tango lu geceleri varmış. Ancak belli bir yaş grubuyla beraber bu gelenek kaybolmaya başlamış. Bir süre sadece turistik olarak satılan bir malzeme olarak görülmüş. Günümüzde gençlerin tango ya olan ilgisi ve tabi ki de turistlerin de talepleriyle yeniden canlanan bir sektör halini almış. Önceki bi yazımda turistik gösteriler yapan ya da milongalar düzenleyen mekanlardan bahsetmiştim. Bilmenizi isterim ki gösteri içeren yemekli mekanlar tamamen turistlere özgü düzenlenmiş mekanlardır. Tango nun da Arjantin in de kültüründe pek böyle birşey yoktur. E peki ne vardır diyecek olursanız söyliyeyim hemen Milongalar! Herkesin dans ettiği, arada bazen iyi bilenlerin grup ya da tek olarak şov yaptıkları milongalar. Orjinalinde yemekli olurmuş. Ancak günümüzde yemekli organizasyonlar tango ya ilgilisi olan bazı kesimlere çok pahalı geldiği için yemek sonrası olarak da düzenlenmektedir. Kısacası şovlara değil milongaya gidin!

İlk izlenimlerden oluşan Buenos Aires te dikkat edilmesi gereken konular bunlar:)

Umarım en yakın zamanda (hiç bir sıkıntı yaşamadan) Buenos Aires i gezmeye gelirsiniz!

26 Şubat 2016 Cuma

Arjantin / Buenos Aires te Denenmesi Gereken 5 Yiyecek

Bir Porteno (Buenos Aires te yaşayanlara verilen isim) ne yer?

Evet Arjantinliler et yer.. Öyle et deyip geçmemek lazım, kasaba girdiğinizde hayvanın hangi kısmından ne kadarlık et istediğinizin notunu düşmeniz gerekir. Bazı istisnalar olsa da  genelde eti işlenmemiş halde verirler ve her arjantinlinin evinde et bıçakları, et dövme ve kıyma aletleri, biftek tavaları bulunur.. Et onlar için öyle birşey işte :)

1. Parilla

Et yemeği budur! demiştim ilk yediğimde.. Hani biz mangalda biftek sucuk falan yaparız ya he evet onlar da türlü sucuklar yapıyorlar (soğanlısı falan var) ama öyle biftek falan değil bildiğiniz bütün parça et koyuyorlar :) Bu sefer Buenos Aires te evde dayımın arkadaşının tarifiyle fırında yaptık parilla yı. Limonun etin proteinlerini parçaladığı için rengini değiştirdiğini ama bu sayede yumuşacık olduğunun detayları ile birlikte (aşçı doktor olunca böyle oluyor galiba) soğan halkaları ve kırmızı biber ile pişirdiğimiz parilla yı sizlere de şiddetle tavsiye ederim.. Gelince belki ben de yapabilirim sizlere ;)

2.Milanesa

Bu yemeği beni yakından tanıyanlar zaten bilir. Arjantin yemeklerinden evde yaptığımız 2 yemekten biridir. Arjantinlilerin hem pratik hem doyurucu olmasından dolayı çokça tercih ettikleri bu yemek farklı şekillerde yenebiliyor. Aslında et snitzel olarak bildiğimiz bu yemek burda ekmek arasında sandviç olarak, üzerine jambon ve peynirle fırınlanmış olarak, ya da sade yanında papates- salata ile servis edilerek yeniyor. Biz bu sefer bir kafeteryanın açık büfe öğle yemeği menüsünde yedik milanesayı. Sıcak olarak yenmesi öncelikli olsa da, ben soğuk sıcak büyük küçük her türlü halini seviyorum :) Kasaplarda bazen hazır olarak (Türkiyede de görmüştüm) satılabiliyor ve bol yağda kızartılarak pişiriliyor. Benim gibi çok yerseniz de midenize oturabiliyor :)

3. Empanada

Türkiyedeki veda partime de istanbul daki bir latin amerika mutfağının katkılarıyla katılmış olan bu yemek, benim de sıkça yaptığım (ama tembel olduğum için -hamuru milföy, eti kıyma olunca- tadı daha çok talaş böreğine benzeyen) bir çeşit börek. Aslında bir çeşit değil çokça çeşitte olan bir börek. Evlerde de sıkça yapılan, kızartılan hem de fırında pişirilenn, dışarıdan almak isterseniz genellikle (bazı büfelerde 2li de satıyorlar) düzine ile hesaplanır ve paket servis olarak alınması yaygındır. Bizim gözleme gibi şehrin ortasında da en ücre köylere giden yollarda da bulabilirsiniz. Bu gelişimde bir empanadacı zincirinden yedim ve 6 çeşidini deneme imkanı buldum. Sebzeli peynirlisi, tatlı etlisi, soğanlı kaşarlısı, pinçiklenmiş etiyle hatta kremalı tavuklusu bile çok güzeldi :)

4. Dulce de Leche

Arjantin kültürüyle haşır neşir olup, yine de bunu sevmediğini söyleyen arkadaşlarım var ki onları burdan hepbirlikte kınayalım lütfen :) Yemeklerden sonra tatlılara sıra geldi.. Dulce de Leche Arjantinin karamel güzeli! Türlü hikayelerden bahsederler ama bence en mantıklısı biri sütü ocakta kısık ateşte unutmuş, sonra da içine şeker katarak pişirmiş diyebiliriz. Şaka bir yana şeker ve sütten oluşan bu tatlı türkçe ye de 'süt reçeli' adıyla girmiştir. Tarifi çok basit görünse de pek öyle değil ama dukan diyeti yaptığım dönemde bu tarifi yapmayan çalışan kişilerin sonuçlardan bazen memnun kaldıklarını okumuştum :) Bu güzellik arjantinde bütün tatlılara tat katar. Kahvaltılarda sofrada, matenin yanında eşlikçi olarak, empanadayı tatlı yapmak istediklerinde iç malzemesi olarak örneklendirebileceğim çeşitli çeşillerde tüketilmektedir.

5. Alfajores

Benim dulce de leche ile birlikte yaratılmış bir şaheser olarak gördüğüm tatlı; basit yumurtalı hafif kıtır bir hamura sahip, içinde türlü marmelatlar bulunan (dediğim gibi ben dulce de leche dışındakileri pek saymıyorum) üstü pudra şekerle kaplı bir tatlıdır. Biraz bizim lokum gibi yüzlerce çeşide girmiştir. Mini boyları, çikolata kaplıları, kek gibi yapılanları mevcuttur.. Çayın kahvenin yanında harika gider. Bölge içinde bile en yaygın hediyeliktir, her otogarda istasyonda ve turistik bölgede bulabilirsiniz..

Ek olarak; Mate

Tabi bir de mate var.. Yemek değil.. Bir hayat biçimi :) Şuan yazıyı yazdığım otobüste arada ayakta dikilen 2 gencin elinde komple setin olması ve yol boyunca içiyor olmaları gerçekten bunun sadece bir içecek olmadığı algısını yine ve yeniden yerleştirdi beynime :D Koşuya çıkanların,  ofiste çalışanların, turistik gezide olanların, köpek gezdirenlerin, kahvaltı edenlerin vb. artık aklıma gelmeyen herkesin her durumda tükettiği bu içeçek aslında kendi özel bardağında (mate deniyor ona da) üzerine sürekli sıcak su eklenerek (kaynamadan önce ocaktan alınmış ve çoğunlukla termostan) bardaktaki yaprağın sürekli demlenerek, bardağının içine daldırılan çubuktan suyun çekilmesiyle tüketilen bir çeşit çaydır. Türkiyede bu yaprağı çoğunlukla diyet ürünleri arasında duyabilirsiniz. Canlandırıcı ve sindirim sistemi düzenleyici özelliklere sahip bu bitki, arjantinlilerin günlük hayatlarının önemli bir parçası. -hoş şimdi böyle yazınca farkettim ben pek tiryaki değilim ama sanırım siyah çay türkler için neyse mate de arjantinliler için o olabilir :) -

Temel olarak bir porteno lu bunları yer. Bunların yanında italyanların bölgedeki kuvvetli etkisiyle birlikte bolca güzel pizza, makarna yer, bolca da kahve içerler..
E artık ben de gidip bişiler yiyeyim bari yam yam yam :D

Arjantin / Buenos Aires te Bir Porteno

Bir Portaneo luyla gezmek.

Bir turist ne kadar La Boca yı San Telmo yu gezmek istese de bir Porteno için oraların gelen turistleri gezdirmek dışında  (San Telmo nun gece hayatını saymazsak) yapabileceği pek bir şey yok. Ancak Buenos Aires in öyle yerleri var ki hem bir turisti kendine aşık edecek hem de bir Porteno nun düzenli olarak keyifle vakit geçirebilmesine imkan sağlayacak..

Recoleta

Turistik merkezlerin başında yer alan Recoleta bizim nişantaşı gibi baya.. Yenisiyle eskisiyle belli bir seviyenin üzerindeki insanların takıldığı, turistik olarak da mezarlığı ile ünlü olan bir bölge. Yaşlıların yıllardır geldiği - zamanında ve sanırım biraz da günümüzde yazarların ve düşünürlerin takıldığı- kafeleri ve koruma altına alınmış devasa ağaçları tam bir keyif bölgesi. Yemyeşil parkında oturup mate içenlerin, Borges in takıldığı masayı anıtsallaştırmış kafelerinde kahve içenlerin ve alışveriş için recoleta mezarlığının üstten manzarası ile alışveriş merkezinde takılanların yeri Recoleta.

Jorge Luis Borges ve Adolfo Bioy Casares in masasını paylaşırken ben


Dayımla içtiğimiz bir kahveden sonra o işlerini hallederken ben de sokaklarında uzunca bir yürüyüş yapıp, rengarenk hediyelik eşya dükkanlarını gezerek '9 de julio' caddesine kadar gittim.  Akşam karanlığı ile başka bir renge bürünen 9 şeritli cadde refüj yerine mühendis ve mimarlara atfedilmiş kocaman devasa parkları ile gezginlerin dinlenme yerleri olabilmektedir. Genel olarak Buenos Aires te sıkça parklar ve 3 4 blokluk yeşil alanlar bulunabilmektedir. Ağaçlı yolları sayesinde güneşin en sıcak olduğu saatlerde bile hareket etmek sıkıntı yaratmamaktadır. ancak yeni yapılan düzenlemeler ile her zamanki gibi iyileştirme adındaki kötüleştirmeler ile ağaçlar merkezdeki yollardan kaldırılmakta ve güneşin hayatı etkilemesine izin verilmektedir. Bunların dışında; üzerinde taşıdığı turistik ve işlevsel yoğunluk sebebiyle şehirde düzenlenen etkinlikler de bu cadde üzzerindeki meydancıklarda gerçekleştirilmetedir. Yürüyüşümün sonunda böyle bir meydandaki 'Historia de Un Soldero' yani bir askerin hikayesi adlı danslı, orkestra ve bir anlatıcılı bir gösteriyi izleme imkanı da yakalamış oldum. Keyifli bir etkinlikti.

Bir Askerin Hikayesi adlı gösteri


Peki haftasonu diye sorarsanız;

El Rio

Buenos Aires te bana değişik gelen bir şey vardı. Puerto Madero ya kadar -ki o da yeni canlandırılan bir bölge- bütün yapılar ve hayat hep nehre sırtını dönmüş durumda. Nehir hep liman, gümrük gibi daha çok ekonomi ve ulaşım alanlarını ilgilendiren bir bölge gibi tanımlanmış. Avrupada  -ve bildiğim diğer bütün bölgelerde- durumun hep tam tersi olması bana garip gelmişti. Bu durum farkedilmiş ve nehrin kıymeti anlaşılmış olacak ki, artık nehir manzaralı yüksek binalar, nehir kıyısına kurulan parklar, yürüyüş ve etkinlik alanları gibi yeni yerler inşa edilmekte, yeni bölgeler kurulmaktadır.

Nehir kıyısında güneşlenen ve mate içen insanlar



Rio de bunlardan biri. Buenos Aires kent merkezinin biraz dışında, eskiden doğal yapısıyla bırakılmış, tamamı sık ve yoğun bitki örtüsüyle kapalı bölge, çimlik geniş alanlara, çocuklar için oyun parklarına, bisiklet ve paten gibi spor yapabilecekleri yollara çevrilmiştir. Sıcak Buenos Aires günlerinde güneşlenmek isteyenler, mate içmek ya da spor yapmak için bu bölgeye gelmekte ve doğayla yeşille ferahlıkla dolu bir gün geçirebilmektedirler.Bölgede gösteri yapan gençler ve her yaş grubundan insanların türlü etkinlikleriyle renkli birer etki yaratmaktadır.

Gün saatlerinde trafiğe kapalı olan kıyı yolundaki patenli ve bisikletliler ve gölgede keyif yapan aileler


Rio ya gittiğimiz gün yanımıza mate takımını almamış olduğumuza üzüldüm. Plan farklı olduğu için öyle hareket etmiştik ama yine de oturup çimlerde keyif yapamasak da, cıvıl cıvıl eğlenen gençlerin çocukların yanında, yeşil ile nehir havasında yaptığımız uzun yürüyüş ve üzerine bir asado keyfi harika bir pazar geçirmek demekti :)

25 Şubat 2016 Perşembe

Arjantin / Buenos Aires'te Turistik Gezi

Bir Turist Olarak Buenos Aires

Daha önce de Buenos Aires te bulunmuş olmanın verdiği bir altyapıyla diyebilirim ki turistik zon bir başka..

Buenos Airesi Buenos Aires yapan ne diye soran olursa, cevabım her güzellikteki gibi karışım derim! Birbirine uyum sağlayan ancak özlerini pek de kaybetmeyen kültürlerin karşımı.. Elbette bu benim bakış açım.. Herşeyiyle her zaman böyle değil ama Paris i andıran sokaklar, İtalyan dondurmasının burada da can bulması böyle birşey bence..

La Boca da bu karma kültür güzelliğinin eseri bence! Özünde göçmen olarak gelen İtalyan ların, Buenos Aires in limanının (geldikleri gemilerin yanaştığı yer de oluyor aynı zamanda) yanında gemilerden, çevreden buldukları artık malzeme ile yaptıkları derme çatma evlerden oluşan br mahalle. Sokağa açılan kapısından içeri girildiğinde avlulu, 2 katlı, minik dairelerden oluşan evler, hem düzenli konaklamaya hem de yeni gelenlere otel işlevi görmekte imiş. Gelenlerin avrupadaki yoksulluktan, yokluktan geldikleri düşünülünce zaten pek iyi durumda olmayan topluluğun yaşam koşulları da iyi değilmiş tabi ki de.. 30 40 kişileri bulan tuvalet sıraları anlatılan zorlu hikayeler arasında yer alırmış halen..

Peki bu bölgeyi bu kadar meşhur eden nedir diye sorarsanız, Carlos Gardel in ünlü olan ''El Caminito'' tangosunda bahsedilen yer olması derim. Şarkıcının ölümünün ardından neresi olduğunun keşfedilmesi ile başlayan ve mahallenin kendi renk ve doku orjinalliği ile turistler tarafından ilgi odağı haline gelmesiyle bugünkü ününü kazanmıştır.

Carlos Gardel in Tango sunda bahsettiği El Caminito

Şuanda sevimli kafeleri, rengarenk sokakları, hediyelik eşya dükkanları, renkli ve çeşitli şovları ile turistler ile yaşayan bir mahalle halini almıştır. Sokakların bu kadar sevimli görünmesine sebep olan şeylerin, insanların yoklukta buldukları farklı malzeme ve boyalarla (genelde gemilerdeki seyahat sonrası arta kalan ürünler) evlerini inşa etmeleri olması insanda hüzünle keyif arası garip bir duygu bırakıyor bence.. Ama yine de estetiğe önem veriyor olmalılardı ki bizim mülteci konaklamaları çöp evlere benzerken onların ki turistik bir merkez olmuş demek istiyorum!

La Boca daki turistik kafe, restoran ve hediyelik eşya dükkanları, cephelerde canlandırma maketleri ile birlikte
Buenos Aires teki bir başka turistik merkez ise San Telmo!

San Telmo pazar günleri kurulan ve sokaklarca uzayan bit pazarı ile, turistlere özel türlü şovların yapıldığı bir merkez. Zamanının her evresinde eğlencenin merkezi olan bölge en turistik ve en eski tango çalınan-söylenen-yapılan restoranlarını barındırmakta. Restoranların birinde geçen sene vefat eden Nelly Omar (101 yaşında) sahne alırmış, gençliğinde Carlos Gardel ile bile birlikte şarkı söylemiş bu sanatçıyı keşke daha önceki gelişimde bilseydim de dinleme şerefine nail olsaydım :(

San Telmo da pazar günleri kurulan turistik bit pazarı


San Telmo sende nasıl bir etki yarattı diye sorarsanız, bir Asmalı Mescid gibi derim.. Herşeyi de Türkiyeye bağlıyorsun diyeceksiniz biliyorum... Tabi ki de değil! Ama şöyle birşey var ki, zamanında sanatçıların çoğunlukta oturduğu, güzel ama aslında eski bir bölge  San Telmo.. Sanatın ruhunu adım başı kurulan galeriler ve yaşamış sanatçılara saygı amaçlı evlerine yaptıkları resimler ile korumaya çalışan bölge, şuan aslında daha çok bir eğlence merkezi halini almış.. evet şuanki halini sevdim ama eskiden sanatçıların beslendıkleri o sokakları o zamanın sakinliği ile deneyimlemek nasıl olurdu diye merak etmiyor değilim..



Bir turist olarak Buenos Aires i görmek bir milonga eşliğinde bir akşam yemeği ile ancak mümkün olur sanırım.. İlk fırsatta tekrar gidebilmek ümidiyle..

23 Şubat 2016 Salı

Arjantin / Buenos Aires in Cihangirinde Takılmak

Buenos Aires in Cihangirinde Takılmak

Yeniden Buenos Aires! 4 sene sonra yine Buenos Aires sokaklarında dolaşmak tadından yenmez bir keyif.. Gezinin geri kalanından farklı çünkü burda aile evi var.. Yoğun bir koşuşturmacadan sonra Türkiye den çıkış noktası olarak kendimi aslında hala güvenli limanlara atmak bilmiyorum nasıl değerlendirilir ama öyle oldu benim için :)

Geçen seferki gibi daha körüklüde nemle ve sıcakla karşıladı beni ''Güzel Havalar'' şehri -yazın burda bulununca bu ismi sorgulamıyor değil insan- uçakların gece yarısı inmesi güzel bence bu noktada çünkü Türkiye nin kışından çıkıp Arjantin in öğlen güneşine inmek istemezmişim.. Bunu ilk gün o harikulade ağaçlı kaldırımlarda edilen kahvaltı sonrası merkezde betonların altında en sıcak saatleri geçirirken daha da bi iyi anladım :)



İlk gün şansıma şehrin biraz uzağındaki evimize değil de, şehrin merkezinde (Palermo ) bir yerde konakladık. Sabahleyin serin bir duşun ardından 1 blok ötede Jorge Luis Borges in eskiden oturduğu (şimdi ofis olarak kullanılan) dairenin altında onun anısına açılan kafede kahvaltı edince keyfime diyecek yoktu!

Palermo şehrin popüler olan, değeri yüksek bir bölgesi. Biraz aslında İstanbul un Beyoğlusu gibi. İsminden dolayı değerli etkisi yarattığı için her geçen gün de sınırlarını genişleten bir bölge olma özelliğini taşıyor. Palermo Soho denilen kısım ise bildiğiniz Cihangir :) Belli bir kültür ve maddi duruma sahip kişilerin tercih ettiği, sabahları şortlarını çekip koşuya çıktıkları, köpeklerini gezdirdikleri, öğlenleri en ciks kafelerin bulunduğu, akşamları en cool barların olduğu bir bölge :) Dalga geçiyormuşum gibi algılamayın lütfen! Gençlerin çoğunlukla tercih ettiği ve kattığı değerle yükselen ve muhtemelen bir süre daha yükselmeye devam edecek olan, vakit geçirmesi keyifli, kaliteli ve çok çeşitli mekanların toplandığı bir zon olmuş durumda.

Bölgede geçirdiğim hoş bir sabahtan sonra dolar bozdurma - telefon kartı almak gibi işlerimizi halletmek için şehrin merkezine gittik. O sıcakta çevrede olan turist ve işlerini halletmeye çalışan insanlar arasında bir ara durup kendi kendime gülümsedim :)Türkiye nin berelik montluk kışından, arjantinin şortlu terlikli sıcağına gelince başlarda güneş ayrı bir tatlı geliyor insana -biliyoum kendimle çelişiyorum ama olsun-

Dışarıda halletmemiz gereken işlerimiz bittiğinde artık öğlen saati gelmişti. Dayımın sevdiği bir restoran zincirine gitmeye karar verdik.  Merkezdeki salonlarında klima yeterli çalışmıyordu ve çok kalabalıktı, bu sebeple Puerto Madero daki İl Gatto restoranına gittik. Sıcaktan zayıf düşmüş bedenlerimize  bu nehir kenarında, gülümseyen servisler, öğlen menüsü ve tatlıları harika geldi.
Uzunca bir süre oturup güneşin biraz etkisini azaltmasını bekleyip, ortamın keyfini çıkardık. Ardından nehir boyunca yürüyerek zamanında liman olan, şimdi ise özellikle gastronomi alanında ün salmış, rezidans ve yüksek binalardan oluşan şehrin modern kesiminin tadını çıkardık.



Metro ve tren sistemi gayet düzgün işleyen (eskiden neredeyse her sokağından geçen raylar ile daha da gelişmiş ağa sahipmiş ama nedense tramvay yerine otobüslerin daha iyi olacağına karar veren hükümet güzelim blok taş yollar ve rayların üzerine asfalt dökmüş.. -bi yerlerden tanıdık geliyor ya neyse-. Buenos Aires metrosuna binerek (ilk aracın geçmesini bekledik ve ikinciye bindik çünkü vagonların eski olanlarından klima bulunmuyor , yenisi ikincide geldi;)) günü bitirip, şehrin biraz dışındaki apartmanlardan değil de evlerden oluşan mahallemize geldik. Gece yarısında mahallenin dondurmacısına yaptığım baskın ile kovayla aldığım leziz arjantin dondurması keyfi ile de günü noktalamış olduk..

22 Şubat 2016 Pazartesi

Kıtalar Arası Seyahat

Yolculuk Nasıl Geçti?

Peki biliyorum bundan sonra yapacağım yolculukların bunlardan çok daha kolay olmayacağını  ama bi insan oturmaktan böylesine yorulur mu yahu!
KLM nin yaptığı kampanya ile baya uygun bir fiyata aldım biletlerimi. Yolculuğum; 3 uçuş, 1 buçuk saatlik 2 aktarma ile toplam 23 saat sürdü. 6 saatlik farka geldiğim için aynı tarihte inmiş oldum.. Bu detay normalde gün algısında kayma olmaması için işe yarıyor ancak benim ilk uçuşum istanbuldan sabahın 5 inde olduğu ve havalimanına ulaşım, beklemesi ve öncesinde düzenlenen partinin de etkisiyle uyumadan çıktığım, yani günü bitirmeden başladığım bir yolculuk olduğu için yine de günleri karıştırdım :)
İlk uçuşum İstanbul dan Amsterdam a idi. Yola uykusuz çıkmanın etkisiyle direk uyudum :) Öğrendim ki KLM de yemek için uyuyanı uyandırmıyormuş.. Bu sebeple sıcak tostumu etrafımdaki peynir kokularına uyandığımda ayrıca istemem gerekti.. (yol boyunca da bu hep böyle oldu ) İkinci uçuşum asıl kısmı oluşturdu.. Kıtalar arası seyahatim Amsterdam dan Sao Paulo ya idi. Hınca hınç dolu uçakta yemekler leziz, eğlence paketi baya başarılı (yeni eski filmler, müzik, konser videoları..), insanlar sakin (yol boyu kimse wc ye gitmek dışında kalkmadı ayağa, çocuklar bile!), hostesler de güler yüzlüydü.. 3. yolculuğum ise Sao Paulo dan Buenos Aires son varış noktam olacaktı.. Bu son uçuş KLM ve AİRFRANCE ın yerel ortağı GOM ile oldu. Öncekilere göre çok daha küçük bir uçak olsa da servis ve hizmet de standartları koruyorlardı. Bir türlü iniş yapamamak dışında bir sıkıntımız olmadı çok şükür :) Tam inecekken tekrar havalanıp bir kaç şehir turu  yapmak, giriş için güzel oldu bile denebilir aslında ;)
Yol ile ilgili bir kaç not eklemek isterim;
1.si yanınıza muhakkak ektra kıyafet alın, havalandırma açıldığında uçak buz gibi olabiliyor ve kalorifer açıldığında da feci sıcaklayabiliyorsunuz.. Her türlü klima değişikliği için hazır olmanızda fayda var.
2.si bunca saat yolculuk yapacağım zaman ayakkabılarımın bana eziyet etmesinden hoşlanmıyorum  bu sebeple yanınızda uyku çorabı (THY kendi veriyor ama başka havayolları için kendiniz getirmelisiniz) bulundurun derim... Benim gibi hareket edenler uçağın içinde çoraplarımızla gezmekten gayet memnunduk..
3.sü bulutların üzerinde gökyüzü normalden çok çok daha parlak oluyor ve eğer pencere kenarında oturan siz değilseniz yada bir sebeple pencerenin perdesini kapatamıyorsanız ve yine de uyumak istiyorsanız yanınıza bir göz bandı alın! Uyku o zaman mümkün olabiliyor...
4.sü (bu notu daha önce uçağa binmemiş olanlar için söylüyorum) uçakların wc lerinde taharet musluğu yoktur. Suya kolay ulaşılabilir ama siz yine de yanınızda ıslak mendil bulundurursanız daha rahat edebilirsiniz..
5.si uçaktaki yemeklerde karşınıza ne çıkacağını bilemezsiniz.. Türk hava yolu firmaları ile yolculuk yapan türklerin bu konudaki sıkıntıları minimum olacaktır ama yine de yanınıza bir iki parça yiyecek birşeyler almanızı öneririm. Hoş ben bu konuda KLM ile yaptığım yolculukta bi iki sanviç içindeki jambonlar dışında hiç bir sıkıntı yaşamadım ama daha önceki tecrübelerimde kötü deneyimlerim olmuştu..
Seyahatimin ilk adımı olan bu yolculuk da benim için yorucu, 3 film, 2 konser kaydı, bisürü yemek ve bir sürü uyku formatında geçti gittiii :) Bakalım sonraki yolcuklarım nasıl olacak??

21 Şubat 2016 Pazar

Nerden Çıktı Bu Gezi?

Nasıl diye soracak olursanız...

Rota mı daha zordu çanta mı hala karar veremiyorum :)

Bir ara kendimi internetin serin sularında boğulurken yakaladım! İlk ilk başta plan yarı memleketim Arjantini gezmek olarak başladı.. Oraya kadar gitmişken Peru ya da geçmeden olmaz, e Rio de Janerio plajlarında da bi takılmak lazım diye uzadı.. Daha sonra bu gezinin 2 aya sığmasının mümkün olmadığına karar verdim..
Çok daha sonraları 'dünya turu' fikrini aklıma sokan ' iki kadın bir dünya' nın da dediği '' biz paramız olmadığıçin dünya turuna çıktık'' ifadesindeki gibi bir sonsuzluğa uzandı gerçekler :)
Daha sonra hayatımın 6 ayını (zaman ve maddi hesap olarak belirlenmiş bir süre) Güney Amerikayı (sonrasında Orta Amerika da eklendi plana ama) gezmeye karar kıldım. Bu belirlemenin üzerine ilk hareketim -bloğumun adının çıkmasına sebep olan harekettir- pinterest e girdim ve güney amerika yazınca çıkan hoşuma giden resimleri pinlemeye başladım :) Daha sonra o resimlerin ait olduğu yerlerin nereler olduğunu araştırdım.. Renklerin Peşinde n gitmeye karar verdim kısacası :)
2. aşama haritaya bakmak oldu :) o zamana kadar hani bi genel güney amerika bilgim var sanırdım hiç yokmuş ! Bu aşamada harita üzerinden yukardan aşağıya ülkelerin adları ile önce pinterest sonra internetin sonsuz denizlerinde araştırmalar yapmaya başladım ve boğulmak üzere olduğumu o an anladım!
3. aşama geri çekilme oldu! Bu noktada bu gezi için en büyük destekçim olan Helin in doğumgünü hediyeleri konseptinde bana aldığı Pırıl Yay ın 'Latin Amerika' kitabı  ve üzerine Okan Okumuş un 'Sırt Çantalının Seyahat Rehberi'' kitaplarını okuyup onlardan notlar almaya başladım.. Özellikle seyahat rehberi gerçekten benim için tam bir rehber oldu! Bunlara ek olarak facebook ta karşıma çıkan güzel listeleri ile 'Bir Hayalin Peşinde'' nin verdiği paket bilgileri de kullanarak ilerlemeye karar verdim. Geri çekilme dedim ya.. şöyle ki araştırmanın sonu yok! ve aslında benim bu araştırma için harcadığım her gün bana vakit ve nakit kaybı gibi gelmeye başlamıştı. Bu sebeple detayları yola bırakmaya karar verip, Amerika yı yeniden keşfetmeme gerek yok diyerek herkesin tavsiye ettiği Lonely Planet in Orta Amerika ve Güney Amerika kitaplarını aldım. Bunlardaki temel bilgilerle ana rotamı belirleyerek detayları yolda araştırmaya devam edebileceğimi ve yolda da şekillendirebileceğime kanaat getirdim..

İlk planlama yöntemi olarak kendime ''aile''yi temel aldım, ne zamanki bilet fiyatlarına baktım bundan vazgeçtim, ''masraf'' ları temel alıp programı yapmaya çalışınca sonsuz bir araştırma denizinde buldum yine kendimi.. Daha sonra aslında bütün programı yaparkenki en büyük huzursuzluğumun zamanlama olduğuna karar verdim. Ve elimdeki bilgilerle gitmeyi düşündüğüm zamanlar içerisinde (en uygun zamanlara denk gelemiyordum zaten biliyorum) 2. en ideal zamanlarda ülkeleri işaretledim..
ve tadaaaa!!!
En uygun rotanın bi tık daha pahalı olsa da Buenos Aires gidiş dönüşü olduğunu belirledim! Gezi yi Arjantinden başlatıp, Arjantinde bitirerek bir rota çizdiğimde bir çok soru işareti kendiliğinden çözüldü ve gerisi çorap söküğü gibi geldi... Bir nevi ;)
Ailem le geçirmek istediğim vakti daha kolay kontrol altına alabilip, kardeşimin değişiyle ilk Türkiye den çıkma stresini yine evimde atıp programları yapmak için vaktim yetmeyecek düşüncesini ise Arjantinde kurulu bir düzene gidiyor olduğum için ordan vakit kazanacağımı düşünerek böyle bir karar verdim.. Yanısıra Patagonia yı hala en ideal sezonunda iken, Rio de Janerio yu hala yaz tatili sezonunda iken, paskalya bayramını Honduras ın kutlamaları ile geçirebilme imkanı bulabilecektim..

Planın tam olarak nasıl nasıl diye soranlara burdan bir rotam olduğunu ama bunun net bir plan olmadığını belirtmek isterim.. Plan yolda kafama göre şekillenecek.. Karşıma çıkan fırsatlar ve kişilerle renklenecek diye umuyorum :) Şimdilik bir rotam var ve bu da hiç bir şeyi net olmamakla birlikte;
Arjantin (Patagonia ve Buenos Aires) - Uruguay - Brezilya -(Venezüela -Panama) - Costa Rica - El Salvador - Guatemala- Honduras - Belize - Meksika -(Küba) - Kolombiya - Ekvator - Peru - Bolivya - Şili - Arjantin (Salta, Cordoba ve Mendoza)
şeklinde şimdilik..
Bakalım dönüşte nasıl bir rota ile dönmüş olacağım hep birlikte görelim!

19 Şubat 2016 Cuma

Ben Kimim?

Ben  kimim?

Ben 89 doğumlu, mesleğini çok seven, 3 dilli (4.sü yolda), 2 vatandaşlığı olan, kanında 3ırk bulunan oğlak ın tekiyim :)
Burcumun tüm özelliklerini barındırırım.. Burçlardan hiç anlamam ama bunu biliyorum :) 2012 yılında okulumdan mezun oldum ve kurumsal olmaya çalışan büyükcene işler alan orta halli bir firmada çalışmaya başladım.. 3 buçuk senelik hiç de fena olmayan kariyerden, bir çok şeyin üst üste gelmesiyle birlikte, bir ara verdim..
Ben önceliği kendime verdim ve 4 ay sonrasında hala kendime  daha çok değer vermem gerektiğini farkettiğim için, bana dayatılan değil benim gerçek olduğuna inandığım bir gelişme sürecine kendimi adadım..
Kendimi arıyorum işin aslında.. bulursam haber veririm ;)
Kendimi kaybettiğimi düşünenlere ithafen; hayır kaybetmedim sadece durduğum yerde durmuyorum ;)
18 yıllık eğitim hayatımın üzerine 3 yıllık iş hayatı sonrasında biraz kanım çekti diyelim biraz merak ve çokça da açlık.. Yeniye farklıya görmeye tatmaya maceraya.. Annemin değerlendirmesiyle ailemin kadınları bu yaşlarda hep bi aksiyon almış.. Benimki de böyle birşey işte..
Kanımdan olanların olduğu memleketime olan merakım çevresine de olan ilgimle büyüdü ve çıktı bu Latin Amerika seyahati.. Annemin çocukluğunun geçtiği topraklarda gezerken, latin amerika kültürünü doyasıya tadarken, bir Türk kızı olarak bakalım ben neler katacağım, ben kendimi bizi nasıl anlatacağım oradakilere ??
Neler göreceğim dışında bu tür sorularla birlikte çıkıyorum yola..
Rastgele!

18 Şubat 2016 Perşembe

Yola Çıkarken...

Yola Çıkarken...
3 hafta sonrası için alınan bilet ile macera kesinleşmiş olup hazırlıklar için de 3 hafta kalmıştı...
En sıkıntılı kısım, bütün gezginlerin de belirttiği gibi (rotayı çizdikten sonra) çanta hazırlama kısmısı oldu. Öncelikle bir kaç bilene danıştım; sırt çantasıyla tek başına uzun yürüyüşlere çıkan Mete bey e, yazılarını yakından takip ettiğim ve gitmeyi düşündüğüm yerleri gezmiş ve gezmeye devam eden Rotasız Reyyah a ve beni tanıyan insanlara.. Herkesin bilgi ve tecrübelerinden olabildiğince yararlandım.. Bir çok blog okudum ve sonunda kendi çantamı hazırlayabildim!
İlk değerlendirmem gereken şey mevsimsel özellikler olacaktı ve yola çıktıgım tarih ve gitmeyi planladığım bölgeler itibariyle 4 mevsim yaşayacaktım. 4000 m nin üzerine çıktığımda yaz olsa da donacağım, amazona girdiğimde kış da olsa da terleyeceğim şartlar olacağı için ideal malzemeleri belirlerken biraz zorlandım.
Sonuç olarak, bir istanbul insanı olarak kat kat giyinmenin en ideal yöntem olduğuna karar verip ana kıyafetleri yazın da kışın da kullanabileceğim şeylerden seçerek tamamlama elemanları almayı tercih ettim. Daha detaylı belirtecek olursam, yazlık bir pantalon alıp soğuk havalar için içine bir içlik aldım, 4 mevsim su geçirmez bir ayakkabı alıp yanına ek olarak angora yünü çoraplarımdan soğuk zamanlara destek aldım. Aynı şekilde uyku tulumu olarak sıcak zamanlar için bi ipek uyku tulumu ve (Mete bey in tavsiyesi ile) 0 derece için ferrino bivak tulum aldım. Normalde hostel ya da couch surfing gibi konaklamayı düşünsem de konaklama imkanlarımı esnetebilmek ve kendi malzemelerimin temizlik ve rahatlığı ile hareket edebilmek için bu mini hacimli uyku tulumlarını alıyorum..
Onun dışında eşyaları olabildiğince kendi zaten kullandığım malzemelerden seçtim. Çoğunlukla tavsiye edilen şeyler teknolojik (teknik kumaşlar gibi) malzemeler olsa da ben kendi rahat kullandığım malzemelerle hareket etmeyi tercih ettim. Pişman olur muyum zamanla göreceğiz.. Sadece son dakikada yanıma almayı düşündüğüm çekçekli sırt çantasında bir değişiklik yaptım. Kendi çantamı çok sevsem de başka bir modelin çok daha dengeli olduğuna kanaat getirip onda bir değişiklik yaptım.
Gezime 2 gün kala ne durumdasın diye soran olursa; olabildiğince herkesle vedalaşıp gerginliğimi atmaya çalışıyorum..
Kardeşim 200 şarkılık bir mp3 listesi hazırladı (48 saatlik otobüs yolculuklarımdaki yol arkadaşım olacak). Arkadaşımdan 50 tane film ve 1 dizi aldım (gezgin olmaya karar vermiş olabilirim ama ben ben olmaktan vazgeçebilecek miyim?). Özleyeceğim türk tatlarını (peynir yoğurt falan) bolca aldım yiyorum :) Teknolojik aletlerime alışmaya çalışıyorum.. 17 inç laptoptan 11.6 inçlik tablete geçmek gibi :))
Son olarak yanıma alacağım deftere acil durumlarda ulaşılacak numaraları yazdım.. Babam annem istanbuldaki konsolosluk diğer ülkelerin konsoloslukları falan defterimin bir bölümünü böyle şeylere ayırdım..
Herşeyin mükemmel olması mümkün değil biliyorum (2 gündür antibiyotikle ayakta duruyorum ve ateşler içindeyim mesela.. klasik enfeksiyon vakası gitmeden önce de kendini gösterdi) ama herşeyin bi şekilde yolunda olduğunu hissetmek güzel :)